بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَمَا يَأْتِيهِم مِّن ذِكْرٍ مِّنَ ٱلرَّحْمَٰنِ مُحْدَثٍ إِلَّا كَانُواْ عَنْهُ مُعْرِضِينَ ٥

Onlara Rahman'dan bir öğüt geldiğinde, mutlaka ondan yüz çevirirler.

– İbni Kesir

فَقَدْ كَذَّبُواْ فَسَيَأْتِيهِمْ أَنۢبَٰٓؤُاْ مَا كَانُواْ بِهِۦ يَسْتَهْزِءُونَ ٦

Onlar, gerçekten yalanladılar. Ama alay edip durdukları şeylerin haberleri kendilerine yakında gelecektir.

– İbni Kesir

أَوَلَمْ يَرَوْاْ إِلَى ٱلْأَرْضِ كَمْ أَنۢبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ زَوْجٍ كَرِيمٍ ٧

Yeryüzüne bakmazlar mı ki; Biz, orada bitkilerden nice güzel çiftler bitirmişizdir.

– İbni Kesir

إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةًۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ ٨

Muhakkak ki bunda, bir ayet vardır. Ama onların çoğu mü'min olmadılar.

– İbni Kesir

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ ٩

Ve muhakkak ki senin Rabbın, elbette O; Aziz'dir, Rahim'dir.

– İbni Kesir

وَإِذْ نَادَىٰ رَبُّكَ مُوسَىٰٓ أَنِ ٱئْتِ ٱلْقَوْمَ ٱلظَّٰلِمِينَ ١٠

Hani Rabbın Musa'ya seslenmişti ki: Zalimler güruhuna git;

– İbni Kesir

قَوْمَ فِرْعَوْنَۚ أَلَا يَتَّقُونَ ١١

Firavun kavmine. Sakınmazlar mı hala?

– İbni Kesir

قَالَ رَبِّ إِنِّىٓ أَخَافُ أَن يُكَذِّبُونِ ١٢

Dedi ki: Rabbım, onların beni yalanlamalarından korkarım.

– İbni Kesir

وَيَضِيقُ صَدْرِى وَلَا يَنطَلِقُ لِسَانِى فَأَرْسِلْ إِلَىٰ هَٰرُونَ ١٣

Göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor. Bunun için Harun'a da elçilik ver.

– İbni Kesir

وَلَهُمْ عَلَىَّ ذَنۢبٌ فَأَخَافُ أَن يَقْتُلُونِ ١٤

Hem onların bana isnad ettikleri bir suç var. Korkarım ki beni öldürürler

– İbni Kesir

قَالَ كَلَّاۖ فَٱذْهَبَا بِـَٔايَٰتِنَآۖ إِنَّا مَعَكُم مُّسْتَمِعُونَ ١٥

Buyurdu ki: Hayır, ikiniz ayetlerimizle gidin. Muhakkak Biz, sizinle beraber dinleyicilerdeniz.

– İbni Kesir

AYARLAR
Okuyucu